İyi yaşamayı engelleyen dört korku | Psikolog Eudes Séméri

tarihinde Yudum , Wengood yazarı tarafından güncellendi

Gelecekte kötü bir şey olacağı korkusu bizi insan yapan şeylerden biridir. Hayvanlar, o anda başlarına gelen ani bir tehlikeden korkabilir, ancak “olabilecek”lerden korkan sadece biz insanlarız… Kimi zaman günlük olaka bizi engelleyen, kimi zaman hayattan keyif almamızı ve huzur içinde yaşamamızı engelleyen kaygı ve korkular var. Fransa Varoluşsal Psikoloji derneği başkanlarından olan klinik psikolog Eudes Séméria’nın kitabından yola çıkarak insanı ilerlemekten alıkoyan 4 korku ve kaygı üzerine keyifli bir yazı hazırladım.

İyi yaşamayı engelleyen dört korku | Psikolog Eudes Séméri

Korkularımız bizi nasıl etkiler?

İnsanoğlunun sahip olabileceği yüzlerce fobi mevcut. Bu yazıda fobilerimizden değil, daha içsel korkulardan bahsedeceğiz.  Fobiler kadar ünlü olmasa da insan yaşamı için kilit rol oynayan korkular barındırırız zihnimizin derinliklerinde. 

👉 Farketmediğimiz kaçınma davranışları bir süre sonra takıntılara yol açabilir. Ve bu durum zamanla yaşam tarzınıza etki edebilir: örneğin yalnız kalmaktan korkuyorsanız, bütün gece televizyonu açık bırakacaksınız, mümkün olduğunca geç yatacaksınız, belki yatağa kendi başınıza gitmek için çaba harcamanıza gerek kalmaması için her gece televizyonun karşısındaki kanepenizde uyuyacaksınız …

Hepimiz çeşitli korkular barındırırız. Sonunda tüm bu korkular günlük yaşamda veya sosyal ilişkilerimizde sorunlara neden olmaya başlar. Tüm bu korkulardan kaçınmak için geliştirdiğimiz savunma mekanizmaları eninde sonunda gelir yine bize döner. Aşırı yemek yemeden tutun, mantıksız seçimlere kadar bir çok yönden bize etkileri olur. 

Gelişmenize engel olacak 4 içsel korku

Fransız psikolog Eudes Séméria, bu konu ile ilgili harika bir kitap kaleme almıştır. Maalesef kitabın sadece fransızca baskısına denk gelebilirsiniz. Kitapta anlatılan tüm bu korkuları 4 ana kategoride sınıflandırıldığına denk geldim. Ben de bu yazıda her birini kısaca özetlemeye çalışacağım. 

🫣
Büyüme korkusu
Kendini onaylama korkusu
Harekete geçme korkusu
Ayrılma korkusu

1- Büyümekten korkmak

Ben nasıl büyük adam olacağım korkusu demek de mümkün. Eğer 30 yaşına erişmiş biriyseniz ne demek istediğimi anlayacaksınız. Yahu ben büyüdüm ama bir yetişkine dönüştüm mü emin değilim diye tereddüt ettiğinizde bu korkunun tam da ortasında hissediyorsunuz işte!

Aslında her şey bu korku ile başlıyor. Artık geçmişte kalsa da, bizlerde önemli izler bırakan “çocukluk dönemi” ile yetişkin olmaya meyilli olan biz arasında yaşanabilecek çatışma bu. Bahsettiğim çocukluk, kişisel olarak geçmişte olduğumuz küçük çocuk değil. Yaşamın kaynağından fışkıran, enerji ve merak dolu, ham, içgüdüsel davranan ve hatta belki biraz kaotik biri. 

Yunan felsefesinden yola çıkarak merak eden ve soru soran çocuk. Örnek: neden yıldızlar var? Neden bunu yiyemiyorum? Neden oraya gidiyorum? Felsefe de böyle başladı öyle değil mi? Bu bilme arzusu, çocukluk dediğimiz bir şeye demirlenir kalır. Çocuklukta bu merakların hepsi içgüdüsel ve kaotiktir, bu yüzden onunla bir şeyler yapmak için onu sınırlamanız gerekir. 

Bu yüzden yetişkin olmak “sınırlarını belirleyebilen” ve “onlara saygı duyan kişi” olarak tanımlanabilir. Sandığımızın aksine bizi hapsedecek bir şey değildir sınırlar, tam tersine bizi özgürleştirecek bir şeydir. Çünkü aksi takdirde her yere dağılabilecek olan tüm bu bilgilerle bir şeyler yapmak mümkün olmayabilirdi. Yetişkin olmak, içimden ortaya çıkanları yönlendirme becerisidir.

Büyüme korkusu, kişinin "ebeveynlerinin çocuğu olma statüsünü" terk etme korkusudur. Çözüm, yer değiştirmek, anne babanız karşısında bir yerde konumlanmayı kabul etmektir ve bu genellikle ergenlik döneminde başlar. Kendinize dönüşmeye, büyümeye, artık eskisi gibi küçük bir bebek olmamaya başladığınızda ortaya çıkan bazı sorular vardır. Öncelikle insan bireyleştikçe belki de anne ve babasını sevmediğini düşünüyor olabilir ve bu yüzden çekinebilir. Bu kısmen doğru. Ebeveynler bebek sahibi olurken kapıları çarpacak bir genç hayal etmedi muhtemelen. Yani şimdiden onlara ihanet etmeye başlıyorsunuz ama gerekli ve doğal bir şekilde! 

Artık benim olan senin değil, kendimi özgürleştiriyorum, hayatımda ne yapmak istediğime kendim karar vereceğim” demeye başlıyorsunuz.

Bu nedenle, yirmi yıldır sahip olduğunuz çocuk statüsünden kendinizi kurtarmak için ebeveyninizin boyunu aşmanız çok önemlidir. Çünkü sizi “ çocuk ” olarak inşa eden anne babanızdır. Bu durumdan kurtulmak için ebeveynlerinizi reddetmeniz gerekmez. Yapmanız gereken tek şey yetişkinlerin önünde bir yetişkin gibi yaşamayı başarmak.

Ebeveynleriniz, onları ezbere tanıyorsunuz ama gerçekte onlar ebeveyn olmanın dışında kim? Akıllarında ne var? Neler yaşadılar? Siz 5 ya da 10 yaşındayken söyleyemedikleri ama belki 20 ya da 25 yaşınıza geldiğinizde size söyleyebilecekleri şeyler neler? Ebeveynlerimizin geçmişini bilmek çok önemlidir, onların hayatlarını, belki de büyük büyük dedelerin tarihini bilmek, sizi büyütürken aşıladıkları korkuları anlamak için çok değerli. Neden size böyle bir eğitim vermeyi seçtiler? Bu soruları sorabilir ve zamanla ailemizle olan ilişkimizi sağlıklı bir şekilde inşa edebiliriz.

👉 Gelmeyen yetişkinlik, tutuklu kalmış ergen = 30 yaş sendromu 

2- Kendini onaylamaktan korkmak

Büyüme korkusunun bir uzantısı olarak kimilerimiz kendimiz olmaktan korkuyor olabiliriz. Kendini bilmek, kendini onaylamak ve kendi doğrularını savunmak ne anlama geliyor? “Bu dünyada benim yerim nedir? Benim rolüm nedir?” sorusunun cevabına yaklaşmak anlamına geliyor!

Örneğin gazeteci olan ama “gazetecilik yapıyorum” demeyi tercih eden insanlar var. Neden gazeticilik mesleğini sadece uygulayan biri olduğunu söyler insan? Biraz ömür boyu stajyer olmak gibi. İddialı olmaktan korkmak, kendinizi onaylamak bireysel içhuzur ve iyi hissetme hali için oldukça önemli. Büyümek için ailenizle olan ilişkinizde yer değiştirmeniz gerekir. Yer değiştirmek, ilişkileri de değiştirmektir.

Bu kendi kendini onaylama korkusu, özgüven oluşumuna engel olan bir korkudur. Sokakta birine adres sormak, yardım istemek, randevu almak için telefon açmak, topluluk önünde konuşmak ve hatta daha da ciddi hale geldiğinde sosyal fobi ile bile sonuçlanabilir. Kim olduğumuzu küçümseriz, ben olmaktan korkarız. Kendimizden bahsetmemeye ve sürekli başkalarını dinlemeye odaklanırız.  

👉 Onaylanma ihtiyacı nedir? neden olur?  

👉 Benlik saygısı ve özdeğerini bilme | Psikolojide "benlik algısı" 

3- Harekete geçme korkusu.

Çoğu zaman, erteleme davranışı olarak kendini gösterir. Erteleme veya bir şeyleri önceden planlayamama. Kendinizi 1 ay ilerisini projelendirirken göremiyorsanız, yaptıklarınızın etkisini görmeniz de zorlaşır. Ertelemenin bir başka yönü de  hayatta ilerlememekte zorlanmaktır. Bu çocuksu pozisyonda kalmaya çalışmak aynı zamanda hayatın kaygılarını inkar etmenin bir yoludur:  “Hayat çok tehlikeli, hayata girersen ölürsün”. Bu durum çocukluk döneminden yadigar bir bilişsel çarpıtmalar durumu da olabilir.

Ancak ölüm varoluşsal bir meseledir, insan olmanın bir parçasıdır. Öleceğimizi bilmekten başka türlü yaşayamayız. Ama büyümekte ve harekete geçmekte direnen yetişkinler belki de bu gerçekten kaçıyor. Çocuksu pozisyon daireler çiziyor ve ölüme giden büyük düz çizgiyi yok sayıyor. Sorun şu ki, psikolojik savunma mekanizmaları gün gelir size karşı döner ve profesyonel, romantik veya aile hayatını engelleyecek düşünce ve davranış kalıplarına dönüşür.

Harekete geçme korkusunun bir diğer yönü de ruminasyondur. Orada, çemberler halinde dolaşan düşünceler, oldukça olumsuz ve isyan içindeyiz. Sorunlar sorunları takip eder ve sonuç hep en başa dönmektir. Daireler çiziyorsunuz çünkü her sorunun sonunda, bilişsel olan bir çözüm bulmak yerine başka bir sorun buluyor ve suçu ona atıyorsunuz. Bu nedenle bir noktada bu döngüyü kırmak için bir çıkış yolu bulmanız gerekir ve taşın altına elinizi koymanız gerekir.

👉 Varoluşsal sancılar nedir? Nasıl geçer?

👉 12 adımda hayata yeniden başlamak 

4- Ayrılık korkusu.

Ayrılık korkusu aslında başkaları ile kurduğumuz sosyal bağlara güvenme korkusudur. Bu bağların yeterince güçlü olmadığını düşünürsem hayır demeye cesaret edemem, kendim için istediğimi söylemeye cesaret edemem. Kendi duruşumu ortaya koymak ve müzakere etmekten korkarım. Bu nedenle, tam bir bağımsızlık biçimi altında saklansam da duygusal bağımlılık geliştirebilirim.

Tüm çocukluğumuz boyunca aldığımız eğitim tarafından şekillendiriliriz. Her şey bağlamsaldır. Dünyaya geldiğimizde; 1 kaplanacak ve 1 tahsis edilecek yer var bize. Yıllar geçtikçe yerinizi alacak veya bu yerin şeklini alacaksınız. “Asla dışına çıkılmayacak” aile emirleri varsa, onları kendine sınır belirleyeceksindir. Ya da buna karşı geleceksin, çünkü sana tahsis edilecek yeri istemeyen insanlar da olabilir! Yani örneğin siz evden ayrılmazken, yurt dışına gidecek olan kız kardeşiniz de olabilir, çünkü anne babasından uzaklaşması gerektiğini hissetmiş olacaktır.

👉 Romantik ilişkilerde bağlanma stili testi | Kendini test et! 

Sormamız gereken doğru sorular neler?

Herhangi bir rahatsızlık veya huzursuzluk fark ettiğiniz andan itibaren kendinize sorular sormalısınız. Sorunlar farklı biçimlerde karşımıza çıkabilir; kaygı, depresyon, korku ve hatta kişinin profesyonel veya romantik yaşamında yaşadığı tekrarlayan döngüler. Örneğin; "Neden hep yanlış erkeklere aşık oluyorum?!”...

Kişinin bir şikayeti olduğu andan itibaren, kişinin bu dünyadaki konumunu, yerini sorgulaması için bir sebep var demektir! Bu iyi bir haber mi? Kötü bir haber mi? Bu noktada bakış açısı devreye girer. İnsanın kendini sorgulaması ilerleyebilmesi için ona yol açar.

Diyelim ki, hayatta olduğunuz yerden memnun değilsiniz. Peki "iyi" bir yer nedir? Doğru yeri anlamak için aşağıdaki 3 boyutta kendimize bir dönüp bakmalıyız:

  • genel olarak başkalarıyla, özellikle anne babanızla olan ilişkileriniz ;
  • dış dünyayla olan ilişkiniz, yani yemekle, uykuyla, giyinmeyle, evinizle ve eşyalarınızla olan ilişkiniz;
  • ve kendinizle olan ilişkiniz, yani aynaya baktığınızda veya zihninizin içinde kendinizi nasıl yargılıyorsunuz? Özsaygınız, özgüveniniz ne durumda?

Bu üçlü kavşağın ortasında BEN var, yani senin yerin var. Burayı değiştirmek için ilişkileri değiştirmek gerekiyor, aynı mantık!

Bu ilişkileri değiştir: 

  • Ebeveynler ile ilişki: eğer hala çocuk konumundaysanız bunu bir değerlendirin;
  • Dış dünya ile ilişki: evinize yatırım yapmadığınızı düşünüyorsanız bunu bir değerlendirin, erteleme davranışından muzdarip iseniz bu konuda kendinizi geliştirmek için bir şeyler yapın;
  • Kendiniz ile ilişki: bedeninizle barışık mısınız? Veya kendinizi küçümseme eğiliminde misiniz?

Bu noktalar üzerinde çalışın ve kişisel gelişim kaynakları, yaşam koçları veya ruh sağlığı uzmanları ile kendinizi daha iyi hissetmek için adımlar atın.

Yaralı bir çocuk olduğunuzu ve bu yüzden ilerleyemediğinizi mi düşünüyorsunuz? O zaman bu içerik tam size göre! 

👉 5 çocukluk çağı travması ve sonuçları 

Korkularımızla ilerleyebilir miyiz? Bunların üstesinden gelmeyi nasıl öğreniriz?

Psikoterapi çok iyi bir seçenek ama aynı zamanda günlük olarak küçük egzersizler de faydalı olacaktır💪 . Yoga ve meditasyon doğal antidepresan. Ayrıca şükran günlüğü gibi bireysel kişisel gelişim egzersizleri iyi hissetmeniz için size destek olacak.

Örneğin; Kendime hayatımla ilgili neler söylerim? Ergenlik dönemini hatırlamayan çok insan var… O halde çocukluktan bahsetmeyelim. 20’li yaşlara kadar birkaç hatıra. Geçmişimizi bilmiyorsak kendimiz hakkında adil bir vizyona sahip olamayız. Bu nedenle, sadece iyi şeyler olduğunu anlamak için bile olsa,  bu anlatımı yeniden yapmak zaten ilk iş! Özellikle de sadece olumsuz şeyler olduğunu düşündüğünüzde, geriye dönüp iyisi ve kötüsüyle geçmişe dönmek iyi olacaktır.

Geçmiş hatıralarla başa çıkmak, onları konumlandırmak gerekir ve kendi yolculuğumuzun taşlarını yerine yerleştirmek önemsiz gibi görünebilir ama çok değerlidir. Affetmeyi öğrenmek, kabullenmenin bir güç olduğunu farkına varmak.

Bazen geçmiş hatıraları düşünmek ağır gelebilir ve rahatsızlık yaratabilir çünkü defansa geçmek isteyeceğizdir. Hatırlamak istemeyeceğimiz, yüzleşmekten korkacağımız şeyler olacak elbette. Çünkü başımıza gelenlerden sorumlu olmak istememe eğiliminde oluruz. Bir nevi eylemsizliğin konformizmi.

Bu tip savunma mekanizmalarına dokunduğumuz andan itibaren somatizasyonlar gelişecektir. Ciddi bir şey yok ve bu geçici! Kendinize bunu hatırlatın. Yolda olduğunuzun ve yaşam devam ettikçe yolculuğun devam ettiği gerçeğini göz ardı etmeyin. Yaşamın tutunulacak en güzel detayı budur. Genelde baş dönmesi, baş ağrısı, sırt ağrısı… birer somatik dirençtir. Hikayenizi anlatabilmek bazen zaman alsa bile, bunun ötesine geçmeniz gerekiyor.

Dönüm noktaları olarak anılabilecek dönemlerin dökümü için yılda bir satır aralığı açın. İlk başta zor olabilir, ama sonra yepyeni bir boyut kazandığınızı fark edeceksiniz. Yıllar içindeki değişim, deneyimler ve gelişim süreçleri, onlara baktıkça yaşamda var olduğunuzun kanıtı niteliğinde karşınıza dizilecek. Geçmişin bilmediğin veya unuttuğun bir parçası. Nostalji bağımlısı olmaktan bahsetmiyorum ama arada bir gidin fotoğraf albümlerine bakın, ebeveynlerinizi sorgulayın… Size ait olanı geri kazanın ve önemli bir parçanızla yeniden bağlantı kurun.

Çünkü bu korkular ya vücudunuzla ya da size ait bazı bölümlerinizle bağlantınızı kaybetmenize neden olur.

Yazar notu: işlevsel korkular

Bu makale sizi etkilediyse, kitabın fransızcasına ulaşmanız için aşağıda bir link bırakıyor olacağım. Eudes Séméria'nın açıkladığı gibi, bu korkular gelişimimize, esenliğimize, ilişkilerimize ve diğer birçok şeye zarar verir.

"Kitap linki"

Kitabında bu korkular üzerinde çalışmak için bir sürü pratik alıştırma bulacaksınız. Derin bir acı hissediyorsanız, bir psikologdan randevu almayı beklemeyin. Seanslar boyunca mutluluğunuza doğru birlikte ilerleyeceksiniz.

Ücretsiz psikolojik destek almanın yolları

🤗"KENDİNİ DİNLE, KABUL ET VE MUTLU OL! HEMEN ŞİMDİ, BAŞLA..."
#BornToBeMe

Kaleme alan Yudum , Wengood yazarı

🤩Hayatımı fiziksel ve zihinsel harekete adadım. 🖋️Yazmayı, 💭düşünmeyi, 📖okumayı ve 🔎araştırmayı çok seviyorum. 😺💕🧘‍♀️Kedim ve yoga matım vazgeçilmezim.

Güncel içeriklere göz at!

Sosyal medya mutluluğu engelliyor olabilir mi?

Sosyal medyanın zararları konusu her geçen gün hararetlenir iken paralel olarak platformlar çeşitleniyor ve alan gittikçe büyüyor. Sosyal medya olarak adlandırılan bu sanal ortam, kullanıcı tabanlı olmasının yanında kitleleri ve insanları bir araya getirmesi ve aralarındaki etkileşimi arttırması bakımından önemli. Bu “like” ve “takipçi sayısı” çılgınlığı doğamızı değiştirmiyor değil. Mutluluk ve sosyal medya birbirine doğrudan ilişkili olmasa da bugün bağlantımız kopsa mutlu olacağımızı söylemek de zor. Sosyal ağların sorunu tam da bu. Onlar moralimizi bozduğu kadar yükselten de mecralar. Yani tam bir aşk/nefret ilişkimiz var. Beğeni yarışı, kendini karşılaştırma, ideallerin olur olmaz tanımları ve boşa harcanan onca zaman... Peki ya sosyal ağlar mutluluğumuza bir engel teşkil ediyor ise?

Olumlu düşünmenin gücü ve ardındaki mantık | #pozitifdüşünce

"Pozitif düşünmenin gücü sayesinde..." ile başlayan cümleler size hep abartılı mı geldi? Belki de "olumlu düşün ki olumlu olsun" anlayışı hakkında biraz ciddi bilgi okursanız fikriniz değişir. Zihin güçlü bir araçtır çünkü bakış açımızı belirler. Sadece pozitif düşünme alışkanlığı bile olumsuz duyguları olumlu duygular ile değiştirebilir, ruh ve beden sağlığınızı ve sosyal ilişkilerinizi iyileştirebilir. Tüm bunlar sizi hayatın akışına güçlü şekilde bağlar ve mutlu bir insan yapar. Olumlu düşünmek, kusurları reddetmek değil, onları birer iyileşme fırsatı olarak görmek demektir. Bu sefer bir yaşam felsefesi olarak pozitif düşünme alışkanlığının işlevselliği ve kazanımı üzerine konuşacağız.

En ilham verici motivasyon sözleri! 20 mükemmel söz!

Motive edici sözler duymaya mı ihtiyacınız var? Güzel sözler söyleyen biri olsa da biraz motivasyon olsa mı diyorsunuz? O zaman doğru yerdesiniz. Motivasyon sözleri kısa ama etkili oluyor. Kişi kendini çıkmazda hissettiğinde motivasyon sözleri birer ışık oluyor. Hiçbir şey, hiçbir zaman senden daha önemli değil. Tek önemli olan şeyi yap ve ne olursa olsun, hayattaki zorlukların seni vazgeçirmesine izin verme. Bir iki güzel söz oku, yeniden güç bul. 💪 İşte arada bir açıp bakmalık 20 maddelik motivasyon sözleri listesi!

Yalnızlık sözleri: Yalnızlığa dair söylenmiş 10 söz

Yalnızlık, kimisine göre biraz kendi kendine kalmak kimisine göre kendinle yüzleşmek zorunda kalmak demek. Yalnız olduğunu düşünüyorsan, yalnız değilsin! Çoğumuz zaman zaman günlük yaşantımızı devam ettirsek de insanlardan uzak, kimse yokmuş, ve boşluktaymışız gibi hissedebiliyoruz. Yalnız olmaya dair söylenmiş sözler sayesinde etrafımızı saran boşluk hissi ile yüzleşmenize yardımcı olmaya geldik! Kelimelerini nasıl seçeceğini bilen büyük düşünürlerin sözlerini bir araya getirdik!

Aslı Gülaydın (yoga eğitmeni): Güne hareketle başlamak!

Sabah yataktan kalktığımızda, zihnimiz yapılacaklar listesi ile dolu olsa da bedenimiz ihtiyacı olan uykudan yeni kalkıyor. Güne başlamadan önce hareket etmek, bedeni uyandırmak ve gün içerisindeki koşuşturmaya hazırlamak için aslında çok değerli. Bunun fizyolojik ve biyolojik bir çok açıklamasını yapmak mümkün. Aslı, bu yazıda bu pratiğin ne kadar değerli olduğunu açıklıyor.

Platonik aşkı anlamak

Platonik aşk, günümüz ilişkilerinde sıkça duyduğumuz fakat çoğunlukla yanlış anlaşılan bir kavram. Herkes karşılıksız aşk olarak bilse de platonik ilişkiler hakkında bundan çok daha fazla şey söylemek mümkün. Bu yazıda, platonik aşkın ne olduğunu, romantik aşktan nasıl farklı olduğunu ve kişisel ilişkiler açısından doğasını tartışıyor olacağız.

Aromantizm Nedir? Romantik İlişkiler Olmadan Yaşamak

Aromantizm, kişinin romantik çekim hissetmediği, romantik ilişkilere ilgi duymadığı bir yönelimi ifade eder. Bu makalede, aromantizm nedir, bu yönelime sahip bireyler nasıl bir yaşam sürdürürler ve kendinizi bu spektrumda buluyorsanız nasıl başa çıkabilirsiniz gibi konuları ele alacağız. Aynı zamanda, aromantizmi daha iyi anlamak için uzman görüşleri, kişisel deneyimler ve çeşitli kültürlerdeki yeri üzerinde duracağız.

Bilişsel Davranışçı Terapi | Duyguları kontrol etmeyi öğren!

Birçok kişi, günümüzün yoğun ve stresli hayatında kişisel mutluluğu ve mental sağlığı korumanın yollarını arıyor. Bu yolculukta, bizi kendimizi daha iyi anlamamıza ve kabul etmemize yardımcı olan yöntemlerden biri Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) olabilir. Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), özellikle depresyon, anksiyete, fobi ve obsesif kompülsif bozukluk gibi psikolojik rahatsızlıkların üstesinden gelmek için etkileri kanıtlanmış bir tedavi yöntemi ve psikolojik yaklaşım tipidir. Özetle duygu ve davranışlarımız arasındaki bağlantıları keşfederken bize nasıl daha mutlu ve dengeli bir yaşam sürebileceğimizi gösterir.

Psikolog Mine Yücel

Mine Yücel'in yazısına buradan ulaşabilirsiniz 👉 Öz Bakım Nedir? | Psikolog Mine Yücel 

Psikolog Mine Yücel

İş ve yaşam koçu Özlem Şen ile söyleşiler

Youtube kanalımıza 💜 abone olmayı, 🔔 bildirim zilini açmayı, 👍videoları beğenmeyi, veee ✍🏻 bize yorumlardan ulaşabileceğini unutma! 

İş ve yaşam koçu Özlem Şen ile söyleşiler

🎧 Podcast dinle!

Spotify hesabımızı takip ediyor musun?

#3 | Algı yönetimi nedir? Uydumculuk psikolojisi ve soru sorma becerisi #algı #ikna #sorgulama

Ekim 2022 · RDV Coaching | Wengood

29:12

Sosyal medya hesaplarımıza abone oldunuz mu?

Instagram'da takipleşelim!

Pinterest'de de bizi görmek istemez misin?

TikTok'da da var mısın? Biz varız!