Gelişmenize engel olacak 4 içsel korku
Fransız psikolog Eudes Séméria, bu konu ile ilgili harika bir kitap kaleme almıştır. Maalesef kitabın sadece fransızca baskısına denk gelebilirsiniz. Kitapta anlatılan tüm bu korkuları 4 ana kategoride sınıflandırıldığına denk geldim. Ben de bu yazıda her birini kısaca özetlemeye çalışacağım.
🫣 Büyüme korkusu Kendini onaylama korkusu Harekete geçme korkusu Ayrılma korkusu |
1- Büyümekten korkmak
Ben nasıl büyük adam olacağım korkusu demek de mümkün. Eğer 30 yaşına erişmiş biriyseniz ne demek istediğimi anlayacaksınız. Yahu ben büyüdüm ama bir yetişkine dönüştüm mü emin değilim diye tereddüt ettiğinizde bu korkunun tam da ortasında hissediyorsunuz işte!
Aslında her şey bu korku ile başlıyor. Artık geçmişte kalsa da, bizlerde önemli izler bırakan “çocukluk dönemi” ile yetişkin olmaya meyilli olan biz arasında yaşanabilecek çatışma bu. Bahsettiğim çocukluk, kişisel olarak geçmişte olduğumuz küçük çocuk değil. Yaşamın kaynağından fışkıran, enerji ve merak dolu, ham, içgüdüsel davranan ve hatta belki biraz kaotik biri.
Yunan felsefesinden yola çıkarak merak eden ve soru soran çocuk. Örnek: neden yıldızlar var? Neden bunu yiyemiyorum? Neden oraya gidiyorum? Felsefe de böyle başladı öyle değil mi? Bu bilme arzusu, çocukluk dediğimiz bir şeye demirlenir kalır. Çocuklukta bu merakların hepsi içgüdüsel ve kaotiktir, bu yüzden onunla bir şeyler yapmak için onu sınırlamanız gerekir.
Bu yüzden yetişkin olmak “sınırlarını belirleyebilen” ve “onlara saygı duyan kişi” olarak tanımlanabilir. Sandığımızın aksine bizi hapsedecek bir şey değildir sınırlar, tam tersine bizi özgürleştirecek bir şeydir. Çünkü aksi takdirde her yere dağılabilecek olan tüm bu bilgilerle bir şeyler yapmak mümkün olmayabilirdi. Yetişkin olmak, içimden ortaya çıkanları yönlendirme becerisidir.
Büyüme korkusu, kişinin "ebeveynlerinin çocuğu olma statüsünü" terk etme korkusudur. Çözüm, yer değiştirmek, anne babanız karşısında bir yerde konumlanmayı kabul etmektir ve bu genellikle ergenlik döneminde başlar. Kendinize dönüşmeye, büyümeye, artık eskisi gibi küçük bir bebek olmamaya başladığınızda ortaya çıkan bazı sorular vardır. Öncelikle insan bireyleştikçe belki de anne ve babasını sevmediğini düşünüyor olabilir ve bu yüzden çekinebilir. Bu kısmen doğru. Ebeveynler bebek sahibi olurken kapıları çarpacak bir genç hayal etmedi muhtemelen. Yani şimdiden onlara ihanet etmeye başlıyorsunuz ama gerekli ve doğal bir şekilde!
“Artık benim olan senin değil, kendimi özgürleştiriyorum, hayatımda ne yapmak istediğime kendim karar vereceğim” demeye başlıyorsunuz. |
Bu nedenle, yirmi yıldır sahip olduğunuz çocuk statüsünden kendinizi kurtarmak için ebeveyninizin boyunu aşmanız çok önemlidir. Çünkü sizi “ çocuk ” olarak inşa eden anne babanızdır. Bu durumdan kurtulmak için ebeveynlerinizi reddetmeniz gerekmez. Yapmanız gereken tek şey yetişkinlerin önünde bir yetişkin gibi yaşamayı başarmak.
Ebeveynleriniz, onları ezbere tanıyorsunuz ama gerçekte onlar ebeveyn olmanın dışında kim? Akıllarında ne var? Neler yaşadılar? Siz 5 ya da 10 yaşındayken söyleyemedikleri ama belki 20 ya da 25 yaşınıza geldiğinizde size söyleyebilecekleri şeyler neler? Ebeveynlerimizin geçmişini bilmek çok önemlidir, onların hayatlarını, belki de büyük büyük dedelerin tarihini bilmek, sizi büyütürken aşıladıkları korkuları anlamak için çok değerli. Neden size böyle bir eğitim vermeyi seçtiler? Bu soruları sorabilir ve zamanla ailemizle olan ilişkimizi sağlıklı bir şekilde inşa edebiliriz.
👉 Gelmeyen yetişkinlik, tutuklu kalmış ergen = 30 yaş sendromu
2- Kendini onaylamaktan korkmak
Büyüme korkusunun bir uzantısı olarak kimilerimiz kendimiz olmaktan korkuyor olabiliriz. Kendini bilmek, kendini onaylamak ve kendi doğrularını savunmak ne anlama geliyor? “Bu dünyada benim yerim nedir? Benim rolüm nedir?” sorusunun cevabına yaklaşmak anlamına geliyor!
Örneğin gazeteci olan ama “gazetecilik yapıyorum” demeyi tercih eden insanlar var. Neden gazeticilik mesleğini sadece uygulayan biri olduğunu söyler insan? Biraz ömür boyu stajyer olmak gibi. İddialı olmaktan korkmak, kendinizi onaylamak bireysel içhuzur ve iyi hissetme hali için oldukça önemli. Büyümek için ailenizle olan ilişkinizde yer değiştirmeniz gerekir. Yer değiştirmek, ilişkileri de değiştirmektir.
Bu kendi kendini onaylama korkusu, özgüven oluşumuna engel olan bir korkudur. Sokakta birine adres sormak, yardım istemek, randevu almak için telefon açmak, topluluk önünde konuşmak ve hatta daha da ciddi hale geldiğinde sosyal fobi ile bile sonuçlanabilir. Kim olduğumuzu küçümseriz, ben olmaktan korkarız. Kendimizden bahsetmemeye ve sürekli başkalarını dinlemeye odaklanırız.
👉 Onaylanma ihtiyacı nedir? neden olur?
👉 Benlik saygısı ve özdeğerini bilme | Psikolojide "benlik algısı"
3- Harekete geçme korkusu.
Çoğu zaman, erteleme davranışı olarak kendini gösterir. Erteleme veya bir şeyleri önceden planlayamama. Kendinizi 1 ay ilerisini projelendirirken göremiyorsanız, yaptıklarınızın etkisini görmeniz de zorlaşır. Ertelemenin bir başka yönü de hayatta ilerlememekte zorlanmaktır. Bu çocuksu pozisyonda kalmaya çalışmak aynı zamanda hayatın kaygılarını inkar etmenin bir yoludur: “Hayat çok tehlikeli, hayata girersen ölürsün”. Bu durum çocukluk döneminden yadigar bir bilişsel çarpıtmalar durumu da olabilir.
Ancak ölüm varoluşsal bir meseledir, insan olmanın bir parçasıdır. Öleceğimizi bilmekten başka türlü yaşayamayız. Ama büyümekte ve harekete geçmekte direnen yetişkinler belki de bu gerçekten kaçıyor. Çocuksu pozisyon daireler çiziyor ve ölüme giden büyük düz çizgiyi yok sayıyor. Sorun şu ki, psikolojik savunma mekanizmaları gün gelir size karşı döner ve profesyonel, romantik veya aile hayatını engelleyecek düşünce ve davranış kalıplarına dönüşür.
Harekete geçme korkusunun bir diğer yönü de ruminasyondur. Orada, çemberler halinde dolaşan düşünceler, oldukça olumsuz ve isyan içindeyiz. Sorunlar sorunları takip eder ve sonuç hep en başa dönmektir. Daireler çiziyorsunuz çünkü her sorunun sonunda, bilişsel olan bir çözüm bulmak yerine başka bir sorun buluyor ve suçu ona atıyorsunuz. Bu nedenle bir noktada bu döngüyü kırmak için bir çıkış yolu bulmanız gerekir ve taşın altına elinizi koymanız gerekir.
👉 Varoluşsal sancılar nedir? Nasıl geçer?
👉 12 adımda hayata yeniden başlamak
4- Ayrılık korkusu.
Ayrılık korkusu aslında başkaları ile kurduğumuz sosyal bağlara güvenme korkusudur. Bu bağların yeterince güçlü olmadığını düşünürsem hayır demeye cesaret edemem, kendim için istediğimi söylemeye cesaret edemem. Kendi duruşumu ortaya koymak ve müzakere etmekten korkarım. Bu nedenle, tam bir bağımsızlık biçimi altında saklansam da duygusal bağımlılık geliştirebilirim.
Tüm çocukluğumuz boyunca aldığımız eğitim tarafından şekillendiriliriz. Her şey bağlamsaldır. Dünyaya geldiğimizde; 1 kaplanacak ve 1 tahsis edilecek yer var bize. Yıllar geçtikçe yerinizi alacak veya bu yerin şeklini alacaksınız. “Asla dışına çıkılmayacak” aile emirleri varsa, onları kendine sınır belirleyeceksindir. Ya da buna karşı geleceksin, çünkü sana tahsis edilecek yeri istemeyen insanlar da olabilir! Yani örneğin siz evden ayrılmazken, yurt dışına gidecek olan kız kardeşiniz de olabilir, çünkü anne babasından uzaklaşması gerektiğini hissetmiş olacaktır.
👉 Romantik ilişkilerde bağlanma stili testi | Kendini test et!
Bu makaleyi beğendiniz mi?
Daha fazla bilgi almak ister misiniz 🤔 ?
Doğrudan yazara yazınBanu Karadeniz, Psikolog !
Banu Karadeniz'e bir soru sor
Düşüncelerinizi paylaşmak ister misiniz? Yorum bırakın