Dengesiz sevgi ile büyümek
"Kimse beni sevmiyor gibi hissediyorum" demek için etrafımızdakilerin bizi ihmal ettiği anıların zihnimizde birikmiş olması yeterli. Yani bilinçaltı, yine bize ufak bir oyun oynuyor. Bunun nereden geldiğini anlamak için çocukluğumuza bakabiliriz.
Anne babamızın sevgisindeki bir eksiklik ya da dengesizlik yüzünden böyle hissedebiliriz. Paris, gestalt terapi ekolünden, psikoterapist ve yazar, Maud Lehanne, “kimse beni sevmiyor” şikayetinin, genelde çocukluk döneminde sevgiden yoksun kalan yetişkinlerden geldiğini açıklıyor;
“Burada mutlaka bir ebeveyn eksikliği veya istismar söz konusu olmayabilir. Çocuğa sevgi göstermenin yollarını bilemeyen birçok ebeveyn, çoğu zaman bilinçsizce sağlıklı duygusal gelişim için uygun olmayan bir aile ortamı inşa edebiliyorlar 🤕.”
|
Yeri gelmişken Psikolog ve Aile Danışmanı Esra Orçunlu'nun bu konuda dergimizde yazdığı makaleye bir göz atmanızı dilerim.
🔗Çocuğa sevgi göstermenin yolları: şefkat dili, Psk. Esra Orçunlu
Aşırı talepkar olmak sizi yalnızlaştırabilir…
Her koşulda bu durum, aile şemaları ile ilintilidir. Çünkü bazen yaygın olarak düşünülenin tersine, sevgiyle dolup taşan ebeveynler ile de karşılaşabiliyoruz. (Bkz: helikopter ebeveynler)
Ailede gördüğümüz şeyi, bir kez yetişkin olduğumuzda da kurmak isteyeceğiz. Aşırı sevgi ile dolup taşan anne-baba sebebiyle de her şeyin bize bağlı olduğunu düşünebiliriz. Anne babamızın bize verdiği kadar sevgiyi başkalarından istiyor olabiliriz. Ancak, çocuklukta alınan anne ve baba sevgisinin karşılığını bulmak zordur. Ebeveyn-çocuk ilişkisi kendi doğasına aittir, iki yetişkin birey ilişkisi kendi doğasına aittir…
Dolayısıyla, bu yoğun duygu durumu sebebi ile birçok kişi, aşırı ihtiyaç gözlemleyip sizden ve/veya taleplerden kaçacaktır…🏃
Çarpık vizyon
Bu dengesizlikle ilgili sorun, huzursuzluk ve reddedilme duygusunu sürdürecek olmasıdır. Bunlar "sadece" birer duygudur, mutlaka bir gerçeğe dönüşmesi gerekmez. Bunun adına bilişsel çarpıtma denir. Görüş alanımız, bakış açımız veya vizyonumuz duygusal bir yara nedeniyle çarpıklaşmıştır.
Bilişsel düzeyde gerçekleşen bu durum daha sonra bunun bir gerçeğin tercümesi olduğu izlenimi yaratarak olumsuz duygular ile baş etmek zorunda bırakır. Daha objektif bir bakış açısı benimseyerek hayata pozitif bakabilmek ve kendimize meydan okumak için çarpıklık gibi güçlü kelimeler sizi korkutmasın. İnsanın kendini sorgulaması oldukça sağlıklı bir eylemdir.
Eğer, sevilmediğini hissetmek gibi sürekli huzursuzluk, rahatsızlık ve sürekli isyan duyguları ile hareket ediyorsanız, "şikayet etmeyi huy haline getirmek", yani Calimero sendromu üzerine biraz okuma yapmak ilginç olabilir 🧐.
Narsistik yaralanma
Uluslararası Psikanaliz Derneği üyesi, psikiyatrist Samuel Lepastier, kimsenin bizi sevmediğini düşündüğümüzde, fazla ben-merkezci bir akıl yürütme sistemimiz olabileceğini ekliyor. Yetiştirilirken, bir adım geri atma ve kendi dışımızdaki dünyayı yorumlama konusunda bize pek bir şey öğretilmediği doğru. Bu narsistik yaralanma, aşırı hassas kişilik özelliklerini de besliyor çünkü duygular çok daha ağırlıklı yaşanıyor.
“Artık başkalarına verecek kadar yerim ve enerjim kalmadı…” duygusu
🔗 Narsistik yaralanma: kötülüğün kökenleri
Bu bir savunma mekanizması
Kendimize, bizden daha hatalı olanın başkaları olduğunu söylemek daha kolaydır, kabul edelim. Başkalarını suçlamak, kendi varlığımızla yüzleşmekten daha uygun gelir! Bu yaygın bir savunma mekanizması, birçok insan farkında bile olmadan bundan muzdarip aslında. Ancak bir de kendi içimize dürüstçe bakalım, başkalarına ulaşmak için gerekeni yapıyor muyuz 😅?
Yalnızlık duygumuzun çevremizdeki insanların sorumluluğu olmadığını öğrenmek ve bunu kabul edip, kucaklamaya cesaret etmek, ilk iyileştirici adım.
|
Ben bu durumun tamamen çocukluk yolları işe ilgili olduğunu sanmıyorum. Milyonlarca insan bu problemden müzdarip ve birkaç yıl önce yapılan bir araştırmaya göre de Google’da yanıtı en çok aranan soru “Neden Sevilmiyorum?” Sevilmediğini düşünen milyonlarca insanın çocukluğuna inerek, ebeveynleri ile olan ilişkilerini analiz ederek bu problemi tam anlamıyla idrak edemeyiz. Toplumun büyük bir kısmı bu soruna yanıt arıyorsa içinde yaşadığımız çağdan, ekonomik koşullardan, eğitim ve iş hayatında yaşadıklarımızdan, nerdeyse tamamen maddiyata evrilmiş duygusal ilişkilerden bağımsız olarak bu konu ele alınamaz Yazınıza bir katkıda bulunmak için yazdım, emeğinize sağlık. Saygılarımla
Fkht, 6 ay önce
Merhaba, yorumunuzu okuduğumuz için çok memnunuz. O kadar güzel katkılarda bulunmuşsunuz ki. Sevgiler.
Wengood , yazar ekibi