Korkunun kuzeni, "Kaygı" ile tanışın!
Kaygı veya anksiyete özellikle geniş ve karmaşık bir konu. Psikolojik hastalıklarda oynadığı temel rol nedeniyle ve bir gün zor durumlarla yüzleşmek zorunda kalan her insanda filizlenen varlığı nedeniyle onunla ilgilenmek yerinde bir tercih.
Potansiyel bir tehlikeyle karşı karşıya kaldığımızda vücudumuz bu strese tepki verir. Korku da benzer bir duygusal tepkidir. Korku, vücudun gerçek veya algılanan yakın bir tehdide verdiği tepkiyken, kaygı, vücudumuzun ve zihnimizin gelecekteki bir tehdidi öngörmesidir.
Kaygı yaşadığımızda sempatik sinir sistemimiz korkuya verdiği tepkiye benzer şekilde tepki verir. Ancak kaygıyla birlikte daha düşük ama daha sürekli bir düzeyde devreye girer. Acil bir tehdide hazırlanmak için birden güçlü tepki vermek yerine, uzun süreler boyunca tetikte oluruz. Kaslarımız gerginleşir. Olası tehditlere karşı temkinli, tetikte oluruz.
Örneğin yeni bir işe başlıyorsanız, doktordan test sonuçlarını bekliyorsanız veya kötü hava koşullarında araba kullanıyorsanız endişeli hissedebilirsiniz. Bu, duygularımıza verilen normal bir tepkidir ve herkesin başına gelir.
Doğru miktarda korku sağlıklı olabileceği gibi, belirli bir düzeyde kaygı da tehlikeyi hissetmemize ve zorlukların üstesinden gelmemize yardımcı olabilir. Ancak çok fazla kaygı hissettiğimizde, sıkıntılı hissederek çok fazla zaman harcıyoruz. Yarışan düşünceler konsantre olmamızı engeller, gelecek ve geçmişe dair kaygılar ise anı yaşamamızı engeller. Kaygımız o kadar üzücü olabilir ki, başkalarının yüz ifadelerini yanlış okuyabilir veya sosyal ipuçlarını yanlış yorumlayabiliriz. Potansiyel tehlikeler bizi o kadar tüketiyor ki, evlerimizden çıkmayı güvensiz hissedebiliyoruz. Belki artık geceleri sokakta yürümek istemiyorsunuzdur.
🚨 Kaygı devam ettiğinde kaygı yaşamaya dair korkunuz büyüyebilir. Bu döngü, kaygınıza neden olan şeylerden kaçınmanın bir yolu olarak sağlıksız davranışlar geliştirmenize yol açabilir. Bu duruma psikolojide kaygı döngüsü de denir.
Görünüşte normal olaylar karşısında oluşan bu aşırı kaygı duygusu, doktor randevuları, market alışverişi veya şehirde dolaşma gibi günlük yaşamı etkilemeye başladığında kaygı bozuklukları olarak sınıflandırılır. Toplumun yaklaşık %20'si yaşamları boyunca anksiyete bozukluğu belirtileri yaşıyor.
|
Kaygılı hissetmek ile kaygı bozukluğuna sahip olmak arasında da fark var!
Tıpkı korku ve kaygı arasında bir fark olduğu gibi, kaygılı hissetmek ile kaygı bozukluğuna sahip olmak arasında da bir fark vardır. Anksiyete bozukluğu bir ruh sağlığı durumudur. Belirli durumlarda kaygılı olmak normaldir ancak uzun bir süre boyunca ve uygunsuz durumlarda kaygı duygusu yaşıyorsanız, bu sizde kaygı bozukluğu olduğunun işareti olabilir.
Birisi anksiyete bozukluğu yaşadığında, anksiyete sıklıkla beklenmedik bir şekilde, görünürde bir neden olmaksızın ortaya çıkar. Belirli bir tetikleyiciye karşı kaygı tepkileri, beklediklerinden çok daha güçlüdür ve asla gerçekleşmeyecek bir durumun korkusu gibi pek çok mantıksız kaygı yaşamalarının yanı sıra fiziksel belirtilere maruz kalırlar.
Örneğin; çarpıntı, anormal kalp atışı, soğuk terleme, baş dönmesi vb. Bütün bunlara kalbin duracağı, kendimizi kötü hissedeceğimiz ve bayılacağımız düşüncesi de eşlik ediyor. Bunlar nörolojik ve hormonal bir mekanizma yoluyla tüm bu rahatsızlıklara neden olan panik atak belirtileridir.
Anksiyete bozukluklarında kaygı, durum veya problem çözüldükten sonra bile uzun süre devam edebilir. Kaygıyı kontrol etmek veya yönetmek imkansız gelebilir ve sıklıkla kaygıya neden olan belirli yerlerden veya eylemlerden kaçınmaya başlayabilirsiniz. Örneğin, fobiler (klostrofobi, agorafobi vb.), obsesif kompülsif bozukluk gibi.
Yuruken. Korku. Var. Atma. Var
Busra. Topluer, 6 ay önce