Benim hırsım yok, hiç olmadı! Okulda bile, karnemde iyi notlar, onur belgeleri ve harika yorumlar almakla pek ilgilenmiyordum. Mesleki hayatımın geri kalanı da pek farklı olmadı. Hiper üretkenlik, kendini aşma zorunluluğu ve sürekli mesleki zorluklarla dolu bir dünyada, hayatımı huzur ve sessizlik içinde yaşamaktan memnunum. Tam olarak zirveyi hedefleyen biri değilim ve asla da olacağımı hissetmiyorum… Ne var bunda? Hırslı olmamak, kötü bir şey mi?
İlk kez biri beni hırslı olmamak konusunda eleştirdiğinde, çağdaş edebiyat alanında lisans derecesi almak üzereydim. Nedenini bilmek istediler ve “hırslı olmamanın beni nasıl bir yere götüreceğini görmemi” beklediler. Aslında olan ise basit olarak şuydu: tek istediğim çağdaş edebiyat alanında uzmanlaşmak ve belki de Trivial Pursuit'teki edebiyat sorularında yenilmez olmaktı. O zaman da, herkes edebiyat diploması aldıktan sonra çok fazla iş fırsatının olmadığını biliyordu, ama benim için bu kabul edilir bir durumdu, çünkü üniversite seçiminde hırslı olmamam bana ne olabileceğimi hayal etmem için zaman tanıdı.
Ben böyle iken akranlarım…
Arkadaşlarıma gelince, işler ciddiydi. Bazıları için hukuk, diğerleri için işletme, bir diğeri için mühendislik bölümleri. Onlar için başka seçenek yoktu, aksi düşünülemezdi: gelecek bir takım aşırı değerli sorumlulukları almak üzerine inşa edilmeliydi. Dikkat çekici bir kariyer yolu, aksamadan çıkılan merdivenler, iyi bir maaş, gururlu bir anne ve baba, en güzeli de “Merhaba, ben Avukat X” diye söze girebilmek.
Gerçekten hırsım yok diyebilir miyiz?
Bir gün Google'a "hırslı olmamak sağlıklı mı, sağlıksız mı?" diye sordum. Farklı forumlarda kaç kadın “eşim hırslı değil” veya kaç anne-baba, "çocuğum hırslı değil" diye şikayet ediyordu, inanamadım. Korku, kaygı, ekonomik kriz ve kitlesel işsizlik dünyasında, hırs sahibi olmak çok değerli, hatta baştan çıkarıcı bir nitelik, belli ki!
“Mutluluğumu bozacak hırsım yok”
Peki, ya kariyerim benim için pek önemli değilse? Belki para, mesleki sıfatlar, bir ev, bir araba, prestijli bir aile hayatı için hırs yapmadım ama kişisel hayatım için pek çok hırsım vardı. Belki çevrem farkında değildi, ama ben biliyordum ve rahattım. Beni sabahları devam etmeye ve kalkmaya zorlayan planlar ve sorumluluklar bana çekici gelmedi. Hatta ben mutluluk ve refah adına edinilen bu hırsların çelişkili bir durumla sizi yıllar sonra baş başa bırakabilir diye düşünüyorum.
Peki, hırs bir tür itici güç müdür? Diyelim ki, hırsım yok, ondan tamamen yoksunum. Yaşamaya nasıl devam edebilirim? Buna inanmıyorum. Belki motivasyon kaynaklarım farklıdır sadece. Ben mutluluğun sadece ilerlemek ya da bir şeye ulaşmakla ilgili olmadığına inanıyorum. Kendi değerlerimize ve kendi doğamıza saygılı olursak, vicdanımızla barışık olursak çok daha mutlu olabileceğimizi düşünüyorum.
Hırs çok fazla çaba gerektiriyor
Hırs, herkesin yapmaya istekli olmadığı veya herkesin yerine getiremeyeceği çabalar gerektirir. Zaman, enerji, para vs. eksikliğinden dolayı çaba gösteremezsem, kalıba uymadığım için acı çekme riskiyle mi karşı karşıya kalmalıyım?
Ya “hırs” ve “çaba” denilenler aşırı hareketli ve yoğun bir yaşam anlamına geliyor ve bende çok fazla baskı, çok fazla stres ve çok az zevk ile sonuçlanıyorsa, böyle bir durumda kendimi olduğum gibi kabul etmeyip kendimi zorlamak ne kadar doğru? Yavaşlığımı, tembelliğimi kabul etmek ve varsaymak doğru değil mi? Bu soruları zihninizin bir köşesine not etmiş bulunayım.
Ben oğlumla lego yaparken ya da o babasındayken, ben küvette uzanıyorsam hala ofiste olan herkesle karşılaştırdığınızda bir tembel gibi görünüyorum tabi ki. Asıl soru şu, bu gün ve bu yaşta, bir sağlık krizinin ortasında bile yorulmadan çalışmak ve hiper üretken olmak neden bu kadar değerli?
Hırslı olmamak ne zaman dezavantaj olmaya başlar?
Şimdi gelelim, kendimi hırslı olmadığım için mutsuz hissettiğim anlarda neler yaşadığıma!
Ya mutsuz olursam? Doğru, hırstan yoksun olabiliriz ve bu yüzden acı çekebiliriz. Profesyonel başarı özelinde olmasa da başarı hissi insana iyi gelir. Başarılı hissetmek veya takdir edilmek o kadar değerlidir ki, akranlarınıza rağmen itici gücünüzü bulamamak özgüveninize zarar verebilir. Durum buysa, kendinize profesyonel hırsın sizi gerçekten mutlu edip etmeyeceğini veya sadece kişisel yaşamınızda başarılı olmanın yeterli olup olmadığını sorun.
Kendinizi başkalarıyla karşılaştırmamaya veya onların onayını beklememeye çalışın. Mutluluk arayışı, herkese özgü ve çok kişisel bir şeydir. Kendinize hayatınızın amacının ne olduğunu sorun. İtici gücünüz nedir, sabah sizi yataktan ne kaldırır? Bir hayalin var mı? İçinizde hareketsiz duran motivasyonların üzerine kafa yorun. Vazgeçtiğiniz, bir kenara koyduğunuz veya ara verdiğiniz motivasyonlar. Arzu ettiğiniz, hırs olmadan kendini gerçekleştirmekse, şunu kabul etmek zorundasın: kendine güven kazanmalı ve artık başkalarının ne düşündüğünü umursamadan yaşamayı öğrenmelisin.
Tecrübeli Mentör ve Koç, Özlem Şen ile başarılı hissetmek üzerine konuştuk!
Mentör ve koçluk yapan sevgili Özlem Şen, başarı hissi üzerine konuşmak için Youtube kanalımızdaki 🎥RDV Coaching programına konuk olmuştu. Aşağıdaki bölümü podcast kıvamında dinlemenizi ve izlemenizi tavsiye ederim. Sohbetimizde kendinizi daha iyi tanımak, güçlü ve zayıf yönlerinizi farkına varmak için ipuçları bulacaksınız. Böylece doğru adımları atmak daha kolay hale gelecek.
Ya hiç hırsa sahip olmamak, aslında kim olduğumuz ve değerlerimizle mükemmel bir uyum içinde yaşama hırsına sahip olmak anlamına geliyorsa? Peki ya bu hırs fikri, çok çalışmanın yüceltilmesi ve başka bir toplumsal baskıysa? İçinde bulunduğumuz dönem göz önüne alındığında, ekstra bir zihinsel yük eklemeye gerek yok.
Sizi neyin mutlu ettiğini bulun ve hırslı olsun ya da olmayın, kendi yolunuzu takip edin!
🤗"KENDİNİ DİNLE, KABUL ET VE MUTLU OL! HEMEN ŞİMDİ, BAŞLA..." #BornToBeMe
Kaleme alan Yudum , Wengood yazarı
🤩Hayatımı fiziksel ve zihinsel harekete adadım.
🖋️Yazmayı, 💭düşünmeyi, 📖okumayı ve 🔎araştırmayı çok seviyorum.
😺💕🧘♀️Kedim ve yoga matım vazgeçilmezim.
Terk edilme korkusu bazı insanların birini kaybetme düşüncesiyle karşı karşıya kaldıklarında yaşadıkları sürekli korku ve kaygı hali ile tanımlanır. Bunu yaşayan kişi bile bunu farkında olmayabilir ancak tartışmasız en yaygın ve zarar veren korkulardan biri. Terk edilme korkusu yaşayan kişiler, ilişkilerini etkileyen davranış ve düşünce kalıplarını sergileme eğilimindedirler ve bu durum hem kişi açısından hem de insan ilişkileri açısından olumsuz sonuçlara gebedir.
Küçük düşürücü “şakalar”, duygularımızı görmezden gelen, küçümseyen ifadeler, kendimizden şüphe etmemize veya kendimizi suçlamamıza neden olacak cümleler… Bu tür pek çok küçük detay bize psikolojik şiddete maruz kaldığımızı gösteriyor. Önemsiz görünebilirler, zaten asıl sorun bu. Psikolojik şiddet unsurlarının bu kadar basitleştirilmesi ve önemsiz, gündelik detaylara indirgenmesi, onu en yaygın şiddet türü yapıyor. Peki duygusal istismarı nasıl tanımlarsınız? Mağdur olduğunuzda ne yapmalısınız? Açıklamaya çalışacağım.
Türkiye’de 10 kadından 9’u cinsel organını tanımıyor. Hal böyle olunca aramızda kaç şanslı orgazm deneyimleyebiliyor siz hesaplayın. Oysa orgazm sanıldığı gibi kompleks, ayıp veya pis bir şey değil. Orgazm en basit hali ile cinsel deneyim sırasında yaşanan heyecanın ani şekilde deşarj olmasıdır ve otonom sinir sistemi tarafından kontrol edilir. Hormonlar sayesinde de oldukça rahatlatıcı bir deneyimdir. Haydi o zaman sihirli parmaklar, arzu edilen partnerler veya seks oyuncaklarınız hazırsa, orgazm olmak için neler gerekir bakalım.
Steven Karpman tarafından 1968 yılında oluşturulan bu drama üçgeni, insanlar arası etkileşimleri inceleyen bir ilişki modelidir. Gerçek hayatta, iş hayatında, aile ilişkilerinde veya arkadaşlıklarda izlerine rastlayabileceğiniz bu drama üçgeninde 3 rol vardır: zalim, kurtarıcı ve kurban. Bu üçgen içerisinde bir kısır döngü söz konusudur ve kişilerin yaşamının her alanını etkiler. Sonuç: gelişim ve dönüşümün mümkün olmaması ve ilerlemekten bizi alıkoyması. Karpman drama üçgeninde olup olmadığımızı nasıl anlarız? Veya bu rollerin dışına nasıl çıkarız?
Bağlanmadan önce erken uyarı işaretlerini öğrenin. Narsist bir erkek söz konusu olduğunda, ilk başta sizi etkilemek için harika görünmesi tüm hikayenin böyle gideceği anlamına gelmiyor. Peki sağlıklı bir erkekle mi yoksa bir narsist ile mi karşı karşıyasınız, nasıl anlayacaksınız? Narsisizmin cinsiyet tanımadığının çok iyi farkında olsak da, bu yazıda narsist bir erkek için en belirgin özellikleri inceliyoruz. İşte dikkat etmeniz gereken on uyarı işareti:
Twitter, İnstagram, Tiktok ve Facebook gibi sosyal medya platformlarında eminim "pick me girl" veya "pick me boy" ifadesi ile karşılaşmıssınızdır. "Pick me" ifadesi, bir kişinin seçilmek veya tercih edilmek istediğini ifade ediyor ve sosyal medyada kullanıldığında "onaylanmak adına hemcinsini aşağılayarak kendini hemcinslerinden üstün göstermeye çalışan kişi" anlamına geliyor. Yani tercih edilesi olmak için hemcins düşmanlığı yapan tutumlar sergilemek. Peki bu neden sorunlu? Anlamanız için size “pick me girl" nedir?, ve "pick me girl olmak" neden seksizm yapmaktır? açıklayacağım.
15 yılı aşkın diyetler, spor salonları, yeme bozuklukları, sonuç: ter ve gözyaşı… Artık dayanamıyorum! Vücudumla barışmak istiyorum ama kendimi bırakırsam ipin ucunu kaçırağım diye korkuyorum. Yine de popüler diyetler beni her şeyden daha çok incitti. Bunu görmüş biri olarak, hüsranla sonuçlanacak bir diyete daha tahammülüm kalmadı! Bir çözüm var mı? Evet, sezgisel yeme! Hızlı bir şekilde zayıflamaktan ziyade sağlıklı olmayı amaçlayan sezgisel beslenme kültürü hayatımızın kalbinde olmalı, ancak çok az insan bunu farkında.
Kadın cinsel fantezilerinin, gül yapraklarıyla dolu bir otel odasında, 80'lerin sevimsiz romantik hiti eşliğinde ateşli bir gece geçirmek ile sınırlı olduğunu düşünüyorsanız, tekrar düşünün derim! The Journal of Sexual Medicine dergisi tarafından yürütülen son araştırma, çoğu kadının cinsel arzularına karşı suçluluk duymadan, çok daha açıkça ve kısıtlanma hissetmeden kendilerini ifade edebilmelerine olanak tanımış. Sonuç olarak ortaya oldukça çeşitli yaklaşımlar çıkmış! En yaygın 7 kadın cinsel fantezileri listesi huzurlarınızda!
Aşk belki de insanoğlunun tadabileceği en sarhoş edici şey! Aşk gözü kör eder diye boşuna dememişler. Uyandırdığı yoğun duygular o kadar baskın gelir ki bazen bariz şekilde ortada olan gerçekleri bile görmezden gelebiliriz. Kimseyi suçlamayalım doğasında bencillik de bulunduran insanoğlu bazı ilişkilerde kazanan taraf olma işini abartabilir. Kullanılmak denince akla ilk gelen şeyler, para veya cinsel ihtiyaçlar geliyor ama bence en üzücü ve tehlikeli şey duygusal istismar. Partnerinizin samimiyetinden şüphe duyuyorsanız, işte size sevgilinizin sizi kullandığına dair 10 işaret.
Stres, kaygı, suçluluk, korku, utanç... Bunların hepsi sizi günlük olarak etkileyebilecek olumsuz duygulardır. "Her şeyi çok ciddiye alıyorsun" veya "Bir adım geri adım at, derin nefes al!" diye hep aynı telkinleri tekrarlıyoruz. Ama bunu yapmak o kadar kolay değil, biliyoruz. Bu yüzden akışta kalabilmek için 10 adım sıraladık. Haydi akışına bırak biraz ve sonunda özgür ol!
🎧 Spotify
İşe gidip gelirken, yürüyüşe çıkarken, yemek yaparken veya uyumadan önce size eşlik etsin. Wengood Podcast serisi: RDV Coaching'i kaçırma!
#3 | Algı yönetimi nedir? Uydumculuk psikolojisi ve soru sorma becerisi #algı #ikna #sorgulama
Kanala 💜abone ol , 🔔 bildirim zilini aç ve tabii, 👍videoları beğenmeyi ve ✍🏻 bize yorumlardan ulaşarak hangi konularda içerik istediğini söylemeyi unutma!
Ayrıca: En sevilen içerikler, günlük mutluluk, destek ve motivasyon dozları için;