Korku, çocuğun dünyaya gelmesiyle birlikte başlar, çünkü her yaş döneminde olduğu gibi bebeklik döneminde de insanın en temel isteği hayatta kalmak ve varlığını sürdürmektir. Bu nedenle, her yaş döneminde, çocuğun bedensel, zihinsel ve duygusal gelişimine bağlı olarak ‘ tipik ‘ sayılabilecek korkuları oluşur. Bu korkuların ortaya çıkması aslında sevinilecek bir durumdur, çünkü yaş dönemine özgü korkular çocuğun farkındalığının da yaşına uygun bir şekilde geliştiğini göstermektedir.
Korkuların içerikleri yaş dönemleriyle keskin bir şekilde sınırlanamaz, geçişler son derece normaldir. Çocuklar genellikle onlara korkmaları öğretilen yangın, trafik, yabancılar gibi gerçek konulardan değil de ‘gerçekdışı’ konular karşısında korkuya kapılırlar. Her duyguyu anlamak gibi bu korkuları tanımak ve anlamak da anne-baba açısından önemli olmalıdır, çünkü çocuk o korkuyu yaşadığı sırada yanında büyük ihtimalle onlar bulunacaktır.
Korkuyu anlamak
Tüm korkuların en temel korkudan ortaya çıktığını söylemek bu konuyu anlamada doğru bir başlangıç olacaktır.
İlk korkumuz bebeklik döneminde kendi çaresizliğimizi, yetersizliğimizi ve güçsüzlüğümüzü deneyimlediğimiz zaman ortaya çıkar. Bebek tümüyle içine doğduğu ortamın insafına kalmıştır; çevredekiler onun ihtiyaçlarını anlamadıklarında ya da onları gidermekte geç kaldıklarında bebek huzursuz olur ve öfke hissetmeye başlar. Çevresine derdini anlatabileceği tek lisan ağlamak, bağırmak, kendini kasmak, mutlu olduğunda ise gülmektir.
Tam da bu noktada , çocuğa bakan kişinin hayal gücünü kullanması gerekir. Acaba çocuk ne anlatmaya çalışmaktadır? Bebek, kendiyle ilgili sıkıntıları ham, işlenmemiş bir şekilde anneye aktarmaktadır. Annenin bu malzemeyi, "dönüştürmesi" gerekir. Bu noktada annenin hayal kurma ve empati becerisi büyük önem kazanır.
Anne, bebeğin kendisine ham bir şekilde ilettiği malzemeyi işlemelidir. Bunun için örneğin bebeğin ağzından , bebek gibi konuşarak bebeği yatıştırmaya çalışır. "beklemek istememiş mi benim bebeğim? Hemen mi istemiş mamasını? Annesi onu bekletmiş mi ? Mamayı görünce sevinmiş mi?"
Anne de gergin olunca
Bebeğin içinde hissettiği kuvvetli duygular, anne tarafından yumuşatılamadığında bebek hem kendi duygularından hem de onu yatıştıramayan annesinden çekinmeye başlar. Hepimize mutlaka tanıdık gelecek bir şekilde anne her zaman bu duyguları ve paniği yatıştırmaya hazır değildir. Kimi zaman kendisi gergin olabilir, kimi zaman ne yapsa işe yaramaz, çocuk yatıştırmadıkça sinirlenebilir.
👉Bu durumlar arada sırada değil de sık sık yaşandığında çocuk giderek korku dolu olmaya başlar.
Topluma özgü korkular
Bazı korkular belli toplumlara özgüdür. Bunların bir kısmı batıl inanışlar olarak nitelenebilir bir kısmı ise o toplumun içinde yaşadığı şartlarla ilgilidir. Örneğin nazar değmesi, merdiven altından geçmek bizim toplumumuzda sıklıkla rastlanan korkulardır. Moğolistan ‘da erkek bebek ölümlerinin çok yüksek olduğu bilindiği için erkek çocukların saçları üç yaşına kadar kesilmez ve kötü ruhların onları kız zannedip zarar vermeyeceklerine inanılır. Çocuk da o topluma özgü bu korkuları zaman içinde içselleştirmeye başlar.
👉Korku ya da modern haliyle kaygı, günümüzde birçok sorunun temelinde yatan, yarattığı etkiler giderek artan ve çeşitlenen bir olgudur. İnsan olarak kusursuz olmadığımızı, yetersizliklerimiz, sınırlarımız olduğunu, ölümlü olduğumuzu, kendimizi hiçbir zaman yüzde yüz güvende hissedemeyeceğimizi kabul etmedikçe de yaşamla ilgili kaygılarımızın azalması zordur.
Psikolog Esra Orçunlu 📌Dijital çağda çocuk yetiştirmek ile ilgili yazısını okudunuz mu?
Yetişkinler kendileri çeşitli kaygılar içinde boğuşurken çocuklarını nasıl yatıştırabilirler?
1) Korkunun da normal bir duygu olduğunu anlamalı
Korku, normal hatta kimi zaman gerekli duygudur. Bu nedenle amaç, korku duygusunun hiç yaşanmaması değildir; amaç korku duygusunu kabul etmek ve bu duyguyu tanımayı öğrenmektir. Korkudan sürekli kaçınılmadığı zaman, korkuyla baş etmenin yöntemleri de, korkuya rağmen hayata devam etmenin yolları da bulunacaktır.
2) ‘’Mükemmel ‘’ anne ve baba olma fikrinden vazgeçmeli
‘’Mükemmel ‘’ anne ve baba olma fikrinden vazgeçmek, bu konuda atılabilecek çok önemli bir adımdır. Anne- babanın özellikle de panik halinde bir çocuğa yaklaşırken çok akılcı ve kitabı bir performans sergilemek yerine sıcak ve destek olmaya niyetli bir tutum sergilemeleri birçok derdin devası olacaktır.
3) Israrlı uyarılar, çocuğu kaygılara boğmamalı
Çocuğun zihnine hiç aklına gelmeyen kaygıları sokmaya da gerek yoktur. Onu korumak ve tehlikelerin farkına varmasını sağlamak için tabii ki ara ara uyarılarda bulunmak gerekir. Ancak bu uyarıları sürekli tekrarlamak ve listeyi uzatmak çocukların dış dünyaya karşı giderek artan bir şüphe oluşturmalarına neden olur. ‘’ Dondurma yeme, boğazın ağrır. Kaydıraktan kayma, düşersin. Bu adamın tipini beğenmedim, yürü eve gidiyoruz. Terledin, hemen sırtına havlu koyayım. Sandalyeye çıkma, ben vereyim sana. Bardağı taşıyamazsın, düşürür elini kesersin.’’
4) Anne ve baba kendi korkularından bahsederken dikkat etmeli
Çocuğun yanında anne- babaların kendi korkularından sık sık bahsetmeleri dikkat edilmesi gereken bir başka konudur. Anne- babanın korkularından bahsetmek yerine örnek olmak adına kendi korkularının üzerine gitme konusunda çocuğa model olmaları daha yeğlenir bir yaklaşımdır.
5) Çocuğun yaşam koşulları değişirse, bu konuda konuşulmalı
Çocuğun yaşam koşulları değiştiğinde, anne- baba, çocuğun yaşı ne olursa olsun bu konuyu çocukla mutlaka konuşmalıdırlar. Bu geçişin anne- babada yarattığı duygular çocuğun anlayabileceği şekilde kendisine iletilmelidir; anne- baba, kendilerinin de bu duruma üzüldüklerini /endişelendiklerini çocukla paylaşmalıdırlar. Bu geçiş nedeniyle yaşamının nasıl etkileneceğini ve yeni yaşam düzeninin nasıl olacağını bilmek onu rahatlatacaktır.
6) Anne-babaya saçma gelen korkular olabilir
Çocuğunuzun korkusu anne-babaya saçma geliyor olabilir. Ancak onu mantık yoluyla bu korkunun saçmalığına inandırmak kazananı olmayan bir mücadeleye dönüşecektir. Özellikle de bu korku sosyal konularla ilgiliyse. Onu başkalarının önüne itip ‘’ Bari bir merhaba de! Bak arkadaşsız kalırsın, kimse seninle oynamak istemez. Evde bülbülsün ama! ‘’ tarzı yaklaşımlar çocuğun daha da içine kapanmasına neden olur. Onu olduğu haliyle kabul etmek ve kendiliğinden attığı minik adımları desteklemek çocuk açısından da anne-baba açısından da daha rahatlatıcı olacaktır.
7) Çocuğun nasıl yatıştırılması gerektiğini bilmeli
Çocukların yatıştırılması belki de korkuların oluşmasını önlemekte ya da çocukların kendi korkularıyla başa çıkmaları için en önemli etkendir. Bu nedenle bir an önce çocuğun nasıl yatıştığını keşfetmek gerekir. Kucağınıza alıp sessizce salladığınızda mı, suyu açtığınızda mı, kulağına fısıldadığınızda mı, komik surat yaptığınızda mı? kapsanan çocuk büyüdükçe kendi kendini yatıştırmayı öğrenir. Korkusuz yaşamak olanaksızdır, bunu biliyoruz.
👉Korku hissedildiğinde kişinin kendisini yatıştırması mümkündür. Hayatta ayağını yere sağlam basması için çocuğa öğretilebilecek belki de en önemli beceri, kendini yatıştırabilmektir.
👉Çocuklarda korku ve kaygı davranışları ile ilgili daha detaylı bilgi sahibi olmak için aşağıdaki video'yu izleyebilirsiniz.