Korku ve güvenlik ihtiyacı üzerine biraz düşünelim...
Korku, güvenlik ve korunma ihtiyacıyla doğrudan bağlantılı. Bunu Maslow Piramidi dediğimiz ihtiyaçlar piramidi teorisinde çeşitli şekillerde görebiliriz. Örneğin Abraham Maslow’a göre, ihtiyaçlar teorisinin en önemli basamağı fizyolojik ihtiyaçlardır. Çünkü fizyolojik ihtiyacını giderememiş bir kişi için diğer ihtiyaçların bir ehemmiyeti yoktur. İkinci seviyede ise güvenlik ihtiyacı bulunmaktadır. Çünkü birey hayatta kalmayı başardıktan sonra, güvenli ve huzurlu bir hayat sürebilmeyi arzu eder.
Kişi kendisini güvende hissetmediğinde, kaçınılmaz olarak yaşama dair korku ve kaygısı artar. Çünkü insan içsel olarak tehlikelere karşı koyma ve sahip olduğu şeyleri korumaya yönelik bir güdüye sahiptir. Bu ihtiyaçlar, kişiler arası münasebetlerde de geçerlidir. Yani, insan sürekli olarak elinde bulundurduklarını muhafaza etmek, korumak ve yaşamını güvenli bir şekilde sürdürebilmek için bir mücadele içindedir. Kısacası bu güvenlik ihtiyacı bir duygusal güvenlik arayışı şeklinde de kendini gösterebilmektedir. Dolayısıyla karşılayamadığımız ihtiyaçlar da üzüntü, öfke, kaygı ve korku gibi olumsuz duygular ortaya çıkar.
📝 Modern insanın korkuları genellikle ya hafızamıza kazınmış tehlike unsurlarından ya da bilinmeyen bir durum karşısında hissettiğimiz veya öngördüğümüz güvenlik açığına bağlı şekilde ortaya çıkan korkular oluyor. Mesela işimizi kaybetmek, terkedilmek, yalnız kalmak, değişim gibi deneyimler en az bir aslan kadar tehdit edici hissettirebiliyor.
Korkularımız bizi neyden koruyor?
Korku duygusu ile çalışan kaç veya kendini savun mekanizması, bizi daha gerçekçi ve ölümcül tehlikelere karşı uyarmak için vardı. Günümüzde ise hayati tehlikeler daha nadir ortaya çıkıyor. Ama şunu unutmayın: korku, "tehlikeyle ya da potansiyel bir tehlikeyle" karşı karşıya kaldığınızda kendini gösterir. O zaman burada önemli olan "tehlikenin veya potansiyel tehlikenin" sizin için ne anlama geldiği!
Sahip olduğumuz korkuları doğuştan getirmeyiz, deneyim veya öğrenme yoluyla edinilir. Çocukken ateşin yaktığını bilmiyordunuz, sizi tehlikelerden korumak için bunu size öğreten, tekrarlayan anne babanızdı. Hayatınızdaki bazı deneyimler de belirli durumlardan korkmanıza yol açmış olabilir ve bunlardan kaçınıyor olabilirsiniz. Bu durumları hatırlayacaksınız ve her karşılaştığınızda korku veya türevlerini yaşayacaksınız. Daha sonra seçimlerinizi ve tepkilerinizi buna göre yönlendireceksiniz.
Örneğin, bir araba kazası geçirdiniz: muhtemelen tekrar araba sürme fikri konusunda çok endişeli olacaksınız. Sonuç olarak kendimizi korumak istediğimiz durumlar herkes için farklılık gösterebiliyor. Gerek çocukluk öykümüz, geçmiş yaşantılarımız, hayat deneyimlerimiz, psikolojik travmalarımız gerekse bize öğretilen korkular ile mücadele edebiliyoruz.
Gerçek ve gerçek dışı korkular
Gerçek korkular diyince aklımıza, bir arabanın son hızla size doğru gelmesinden korkmak, havlayarak üzerinize atlayan bir köpeğin karşısında dehşete kapılmak gibi durumlar gelebilir. Bu korkular meşrudur çünkü kendinizi korumanıza izin verirler. Hareket eden arabadan veya saldıran köpekten uzaklaşmanız önemlidir.
Geçmiş deneyimlerinize bağlı olarak gelişmiş gerçek dışı korkular da vardır, ki hepimiz en çok bunlardan çekeriz. Örneğin, başarısız olma korkusu, dışlanma korkusu, karanlıktan korkma, aşık olmaktan korkma, aldatılmaktan korkma, yalnız kalmaktan korkma, yeterince iyi olmamaktan korkma vb. Tüm bu korkular, sizi korumaya çalışan zihninizin yansıtmalarıyla bağlantılıdır.
Beyninizin amacı sizi hayatta tutmaktır ancak gerçek korku ile gerçek dışı korku arasındaki farkı bilmez. Belirli korkuları besleyen genellikle düşüncelerinizdir. Bunun hakkında ne kadar çok düşünürseniz, bu korkuları o kadar pekiştirme eğiliminde olursunuz.
🚨 Kaygı sürekli bir duygu durumu haline geldiğinde, kaygı yaşamaya dair korku geliştirebilirsiniz. Bu döngü, korkuya neden olan şeylerden kaçınmanın bir yolu olarak sağlıksız davranışları ortaya çıkarır. Bu duruma psikolojide kaygı döngüsü de denir. Görünüşte normal olaylar karşısında oluşan bu baskın duygular, doktor randevuları, market alışverişi veya şehirde dolaşma gibi günlük yaşamı etkilemeye başladığında kaygı bozuklukları olarak sınıflandırılır. Toplumun yaklaşık %20'si yaşamları boyunca anksiyete bozukluğu belirtileri yaşıyor.
|
🔗 Kaygı döngüsünden çıkmak | ☔ RAIN yöntemi
Bu makaleyi beğendiniz mi?
Daha fazla bilgi almak ister misiniz 🤔 ?
Doğrudan yazara yazınBanu Karadeniz, Psikolog !
Banu Karadeniz'e bir soru sor
Düşüncelerinizi paylaşmak ister misiniz? Yorum bırakın